Kelime çalışırken, bilmediğiniz kelimelerin anlamlarını ve kullanım alanlarını daha iyi öğrenmek için hem İngilizce-Türkçe hem de İngilizce-İngilizce sözlüklerde bu kelimelere bakın. Öğrenmenizde önemli fayda sağlayacak bir yöntem, kelime çalışırken bir defter tutmaktır. Bu deftere, baktığınız kelimelerin yalnızca anlamlarını değil, kullanıldığı bağlamları daha iyi kavramak ve kelimeleri yazılarınızda ‘productive’ (üretken) olarak kullanabilmek için örnek cümlelerini de yazın. Bu konuda Cambridge, Longman ve Collins sözlükleri iyi birer yardımcı olacaklardır, çünkü hem kendi örnek cümlelerini hem de farklı kaynaklardan alınmış cümleleri sunuyorlar.
Şimdi bunu daha iyi anlamak için basit bir örneğe bakalım:
- I think you’ve made the right decision.
- There is a scar on the right side of her face.
- He sat down right beside her.
- Everyone should have the right to freedom of expression.
- Imprisoning them without trial violated their rights.
- We must try to right the balance between taxation and government spending.
‘right’ kelimesi (1) ve (2)’de sıfat, (3)’de zarf, (4) ve (5)’te isim, (6)’da ise fiil olarak kullanılmış. Sözlüğe baktığınızda bu bilgileri göreceksiniz. Fakat, sözlüğün avantajı sadece bu değil; anlam farklarını da anlamanıza yardımcı olacak. Cümlelerin çevirilerine bakalım:
- Bence doğru kararı verdin.
- (Onun) Yüzünün sağ yanında bir yara var.
- Onun hemen/tam yanına oturdu.
- Herkesin ifade özgürlüğü hakkı olmalı.
- Onları yargılamadan hapse atmak haklarını ihlal etti.
- Vergilendirme ve hükümet harcamaları arasındaki dengeyi düzeltmeye çalışmalıyız.
Gördüğünüz gibi ‘right’ kelimesi ‘doğru’, ‘sağ’, ‘hemen/tam’, ‘hak’, ve ‘düzeltmek’ anlamlarında kullanılmış.
Sözlükten bu cümleleri defterinize yazdığınızda bu anlamları öğrenmenin yanında, aynı zamanda ‘scar’ (yara), freedom of expression’ (ifade özgürlüğü), ‘trial’ (yargılama), ‘taxation’ (vergilendirme) kelimelerini de görmüş oluyorsunuz. Bir kelimeye bu şekilde sözlükten bakarken yazdığınız cümlelerde karşınıza çıkan bu kelimeleri de tek tek ‘right’ kadar detaylı incelemek bunaltıcı olabilir. O yüzden, örnek cümlelerde bilmediğiniz kelimeler varsa bunların yalnızca Türkçesine bakıp geçebilirsiniz. Ancak, doğrudan çalıştığınız metinde geçen kelimeleri ‘right’ örneğindeki titizlikle incelemek uzun vadede kelime kalıcılığı ve kelimeleri üretken olarak kullanma beceriniz açısından çok faydalı olacaktır.
İngilizce sözlüğe baktığınızda aynı zamanda ‘absolutely right’, ‘right to do something’, ‘violate somebody’s rights’, ‘deny somebody a right’, ‘human rights’, ‘women’s rights’ gibi birçok collocation (sıklıkla birlikte kullanılan kelimeler)’ı da görmüş olursunuz.
Sözlükten edineceğiniz onlarca bilgiye burada daha fazla yer vermeyeceğim. http://esl.fis.edu/learners/advice/dic.htm (How to use a dictionary effectively) sayfasından İngilizce-İngilizce bir sözlükten neler öğrenebileceğinize dair bilgileri bulabilirsiniz.
İkna ediciliği artırmak için biraz da ‘present’ sözcüğüne bakalım J
- Foreign observers were present at the elections.
- Most of these gases are present in the atmosphere naturally.
- In the present economic climate, investors should be cautious.
- I’m looking for a present for Mark.
- She was presented with an award.
- Large classes present great problems to many teachers.
- The company will present its plans to the bank.
Sözlükten kelimelere bakarken telaffuzlarını atlamamanız gerektiğinin iyi bir örneğidir ‘present’ kelimesi. Çünkü sıfat olarak kullanıldığı (1), (2) ve (3)’de ve isim olarak kullanıldığı (4)’de /ˈprezənt/ diye telaffuz edilirken, fiil olarak kullanıldığı (5), (6), (7)’de /prɪˈzent/ şeklinde okunur. Fonetik alfabeye aşina olmayanlar, sözlüklerden kelimelerin telaffuzlarını da dinlemeliler. Örneğin, ‘theory’ /ˈθɪəri/ kelimesinde /θ/ Türkçede olmayan, dilin dişler arasına uzatılmasıyla çıkarılan ‘th’ sesidir; /t/ sesine benzediği için İngilizce öğrenen Türkler için sorun oluşturabiliyor. Ya da ˈ işareti vurgunun olduğu heceyi gösterir. Online sözcüklerde telaffuzlar da olduğu için fonetik alfabeyi bilmek olmazsa olmaz değildir. Longman sözlükte yalnızca kelimelerin değil belli örnek cümlelerin de telaffuzları mevcuttur. Bu kaynakları etkin bir şekilde kullanmak otonom bir öğrenci olmanın temel şartlarından.
Şimdi yukarıdaki cümlelerin çevirilerine bakalım:
- Seçimlerde yabancı gözlemciler bulundular/varlardı.
- Bu gazların çoğu atmosferde doğal olarak bulunurlar.
- Şu anki ekonomik iklimde, yatırımcılar dikkatli olmalı.
- Mark için bir hediye bakıyorum.
- Ona bir ödül verildi.
- Büyük sınıflar birçok öğretmen için büyük problemler oluşturur.
- Şirket planlarını bankaya sunacak.
İlk iki cümlede ‘present’ sözcüğünü “be present” şeklinde ‘var olmak/bulunmak’ olarak çevirdik. Diller arasındaki ifade farklılıklarına ve bir dilde tek kelimeyle ifade edilen bir fiili (bulunmak) diğerinde bir fiil (be) ve bir sıfatla (present) “be present” ifade ettiğimize dikkat edin. Çeviriye aşırı bağlı kalmadan öğrenmeniz gerektiğini gösteren bir örnek bu; aynı zamanda, İngilizce-İngilizce sözlük kullanmanın ve İngilizce cümle yazmanın bir başka faydasını da gösteriyor.
Diğer cümlelerdeki çeviriler ise: ‘şu anki’, ‘hediye’, ‘vermek’, ‘(problem) oluşturmak’ ve ‘sunmak’.
Kelimelerin yalnızca Türkçe çevirilerine değil, İngilizce kullanımlarına bakmanız ve örnek cümlelerle birlikte defterinize yazmanız çok önemli. Türkçe düşünmekten kurtulup, kendinizi İngilizce ifade etmeye başlamanız elbette zaman ve çaba gerektiriyor. Ancak bu şekilde çalışmak, bu beceriyi geliştirmenizde yardımcı olacak.
Kelime ediniminde öğrencilerden “Hocam, bu kelimeyi kaç kez tekrarladım ama hala öğrenemedim”, “Bu kelime hep karşıma çıkıyor ama unutuyorum” gibi cümleler sıkça duyulur. Sonra bunu “Bende mi bir sorun var?” sorusu takip eder. Hayır, bu bir sorun değildir; aksine normal bir durumdur. Yani kelimeyi bir ya da birkaç kez görüp öğrenememek istisna değil normal olandır. Bu konuda yalnızca bir çalışmaya atıfta bulunacağım.
http://www.tesol.org/docs/books/bk_teachingvocab_750.pdf?sfvrsn=2
“Schmitt (2010, p. 31) concluded that ‘8–10 reading exposures may give learners a reasonable chance of acquiring an initial receptive knowledge of words.’ However, the number is likely to be highly variable depending on a variety of factors such as the language proficiency of the readers, the difficulty of the texts, and the conceptual difficulty of the words. It will also depend on the depth of processing involved when readers encounter words. ‘Exposure’ may involve no more than fleeting attention to a word, or it may involve more deliberate attempts to process the form and meaning of the word.”
Burada ifade edilenlere biraz bakalım:
Schmitt (2010, s. 31) şu sonuca varmıştır: “Okuyarak 8-10 kez (bir kelimeye) maruz kalmak öğrencilere kelimeleri başlangıçta alıcı/algısal olarak öğrenmeleri için makul bir şans verir.”
Bu şu demek: Bir kelimeyle 8-10 kez karşılaşmak, kelimeyi bir kez daha gördüğünüzde anlamını bileceğinizi garanti etmez, fakat bilme ihtimaliniz yüksektir. Burada ‘receptive’ (alıcı) anahtar bir kelime. Yukarıda kullandığım “kelimeleri ‘productive’ (üretken) olarak kullanmak” ifadesi bilinçli bir tercihti. Çünkü kelimeleri tanımak veya anlamını bilmek ile onları üretken olarak ve doğru şekilde kullanabilmek farklı becerilerdir. Yani kelimeye 8-10 kez maruz kaldığınızda onu tanıyabilirsiniz, ancak konuşmanızda ve yazınızda kullanmanız biraz daha zaman alacaktır. Devam edelim:
Ancak, bu sayı okuyucuların dil yeterlikleri, metinlerin zorluğu ve kelimelerin kavramsal zorlukları gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak muhtemelen oldukça değişken olacaktır.
Yani, dil becerileriniz ilerledikçe daha az maruz kalarak yeni kelimeleri öğrenebilirsiniz. Metinlerin seviyenizin çok üstünde olması anlamanızı ve öğrenmenizi zorlaştıracaktır. Son olarak, akademik dil becerileriniz üzerine çalıştığınız için karşınıza çıkacak kelimelerin ‘conceptual’ (kavramsal) olarak ağır olması muhtemeldir.
Bu sayı aynı zamanda okuyucuların kelimelerle karşılaştıklarındaki mevcut işleme derinliğine de bağlıdır. ‘Maruz kalma’ kelimeye yalnızca kısa süreli dikkati, ya da kelimenin yapısını ve anlamını işlemek/kavramak için bilinçli çabaları içerebilir.
Buradan çıkaracağımız sonuç, metinleri dikkatle okumanın, kelimelerine bakmanın, kelimenin yapısal kullanımını ve anlamını sözlükten incelemenin, örnek cümleler yazmanın öğrenmeyi sağlamlaştıracağıdır. Hikayemizin sonunda artık yapmaya başlamanız gereken şey, herhalde açık olmuştur: Kelime defteri tutun; bu deftere kelimelerin yalnızca anlamını değil, örnek cümlelerini, birlikte kullanıldığı ‘collocation’ları vb. de yazın. Ayrıca, telaffuzlarını da tabi dinleyin.
Şimdi biraz da tersten bakalım.
Şu cümleleri İngilizceye çevirelim:
- Prag yoğun trafikten muzdariptir.
- Şirket potansiyel olarak tehlikeli olan ses maruziyetini kontrol etmek için yoğun çaba harcıyor.
- Depresyon, uzun süren yoğun üzüntü duygu
- Macau dünyadaki en yoğun nüfuslu bölgedir.
- Sağlıklı bir demokrasi yoğun seçmen katılımına ihtiyaç duyar.
- Prague suffers from heavy traffic.
- The company is making vigorous efforts to control potentially hazardous noise exposure.
- Depression is an intense feeling of sadness that lasts for a long time.
- Macau is the most densely populated region in the world.
- A healthy democracy needs a high voter turnout.
Türkçede ‘yoğun’ kelimesi ile ifade ettiğimiz bağlamlar için, İngilizcede ‘heavy’, ‘vigorous’, ‘intense’, ‘dense(ly)’, ve ‘high’ kelimelerini kullandık. Hangi bağlamda hangi kelimenin en doğru tercih olacağını kavramakta, yoğun okuma (elbette aynı zamanda yazma) ve doğru sözlük kullanımı önemli katkı sağlayacaktır.
Defter tutmaktan bahsetmişken, buraya örnek bir kelime defteri sayfası bırakıyorum.